nerede bulunur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nerede bulunur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pullu Sazan ve Aynalı Sazan Farkı - Avlama Yöntemleri

Pullu sazan ve aynalı sazan farkı

aynalı sazan pullu sazan farkı

aynalı sazan pullu sazan yemleri


Pullu sazan ve aynalı sazan farkı

Öncelikle bu yazının amacı hakkında ön bilgiyi baştan söylemekte yarar görüyorum.
Bu makale amatör sazan avcılığı için gerekli doneleri elde edebilme ve kullanma becerisini geliştirme hususunda size yardımcı olacak bazı bilgilerin dışında direkt olarak sazan avcılığını odaklamamaktadır. Yani bu makale boili nasıl yapılır sazan nasıl avlanırdan ziyade sazan avcılığını farklı bir platforma taşımanın gerekliliği ile alakalıdır. Bu konuda bilgi paylaşımı yapmak için yazı dizileri hazırlayacak sazan avcılığını bilimsel bir platforma taşımanın birlikte yollarını arayacağız.
Sazan avcılığı ve sazan türlerinin karakteristik özellikleri hususunda perspektifimizi olabildiğince geniş tutarak artık işe başlayabiliriz. Balıkların karakteristik özelliklerini ve beslenme rejimlerini, her ne kadar okuduğum bilimsel makalelerden edindiğim bilgilere dayandırmaya çalışsam da deneyimlediğim ve edindiğim tecrübeler pullu sazan ve aynalı sazan arasındaki farkın sadece pul diziliminden ibaret olmadığını uzun yıllar içinde bana öğretecek kadar amatör balıkçılığın içinde bulunduğumu düşünüyorum. İşte bu noktada hedef avımız olan sazan balığını ne kadar tanımamız gerektiğinin önemi bir kez daha ortaya çıkmakta. Aynalı sazan ve pullu sazan hem fiziksel olarak hem de karakteristik olarak birbirinden çok ayrı iki balık türüdür. Bu benim bahsettiğim farklılık biyolojik anlamda değildir belki genetik olarak hiçbir farkı da olmayabilir ama aynalı sazan ve pullu sazan arasındaki bahsettiğim bahsedeceğim farklılıklar; amatör balıkçılığı yani bizi ilgilendiren kısmı ile ilgilidir. İşini ciddiye alan her amatör sazan avcısının aynalı sazan ile pullu sazan arasındaki bahsedeceğim birçok farklı karakteristik özelliği öğrenmesi deneyimlemesi ve tecrübe etmesi sazan avı için olmazsa olmaz kritik bilgilere muvaffak olmasını sağlayacaktır. Laboratuar ortamında aynalı sazan ve pullu sazanın belki aynı karakteristik özellikler sergileyebilmeleri pek bir muhtemel gözükse de doğal şartlarda ne yazık ki bu iş böyle değildir. Benim gözlemlediğim kadarı ile aynalı sazan ve pullu sazanın arasındaki farkların
en ilgi çeken yönü beslenme şekli olmakla birlikte hareket kabiliyetlerinin de farklı olması bize sazan avcılığı için çok farklı dünyaların kapısını aralamamıza neden olmuştur. Bütün bu bilgilerin toplamında sazan için hazırladığımız olta takımlarından tutun sazana özel olarak hazırladığımız yemlerin içeriğinden görünümüne kadar çok farklı seçenekler sunmuştur. İstatistiksel amatör balık avcılığının ne kadar gerekli olduğu ve sazan avlarımızda bize ne kadar yardımı olacağı hususunu söylememe bile gerek yoktur sanırım. İstatistiksel amatör sazan avcılığı benim ismini koyduğum bir tabir o yüzden bu tabiri ilk kez duyduğunuz için şaşırmayın çünkü öyle bir şey yok tabii ki benim dışımda yapan ve uygulayan birçok insan illaki vardır ama bu tabiri açıklamam gerekirse istatistiksel amatör sazan avcılığı sazan avından ziyade sazan balığı istatistiği avıdır. Her koşul ve şartta gözlemlere dayandırılarak ve tecrübe edilip, oluşturulan istatistiklerin bütünüdür. Yani burada anlatmak istediğim şey sazan avına başlamadan önce sazan için hazırladığımız
olta takımları yemler yem karışımları boililer ve diğer araç gerecimizi devlet envanteri edasıyla her ayrıntıyı kayda almak sonra da bu envanter ve bilgi kaydını avımız tamamlanıp araç gereçlerimizi tekrar yerlerine koyana kadar süren bir süreç ve tecrübe bütünün oluşturduğu deneyimin genel bir ifadesidir. Oluşturduğumuz bu istatistiksel verilerin bize göstereceği temel farklılıklar sazan avı
stratejimizi daha verimli bir hale getirmenin en iyi yoludur. Benim size vereceğim istatistikler ve tecrübe edindiğim sazan avıyla ilgili belli başlı stratejiler size farazi eylemler olarak gözükse de en azından nasıl yapılması gerektiği hususunda aydınlatıcı fikirler verecektir. Evet bütün bu bilginin işinize hiç yaramayacak olması da muhtemel bir gerçektir. Zira sazanların bölgesel olarak yaşam döngülerine bağlı bazı karakteristik özellikleri değişmekle birlikte her av alanı için ayrı bir strateji ve istatistik oluşturmak bizim için gereklidir. Yani insanlara balık vermekten ziyade balık tutmayı öğretebilmenin gerekliliğini zaruri buluyorum. işte bütün konularımızın özünde asıl amaç bu zaten. İlk olarak notlarımızı tutabilmemiz için bize gerekli olan bir ajandayı yanımızdan ayırmamamız gerekir. Teknoloji çağında ajanda nedir abi ya diyenleriniz olabilir ama malum şartlar göz önüne alındığında şarj sorunu batarya ve elektrik sorunları bizi canımızdan bezdirecektir o yüzden istatistiklerimizi oluşturma safhasında ajanda olmazsa olmaz elzem bir malzemedir. Daha sonra aldığımız notları dijital ortama aktarmamız istatistikler üzerinde çalışmamızı kolaylaştıracak iyi bir çözümdür ama bunun dışında telefonumuzu sadece selfie için falan kullanmayacağız. Malum günümüzde artık her şeye bir tıkla ulaşabilmemize imkan tanıyan teknolojiden sonuna kadar yararlanmakta fayda var. Bütün araç ve gereçleri hangi şartlarda nasıl ve hangi amaçla kullanacağımıza bu konuda uzun, uzun değineceğim. İstatistik tutmaya başlamak sazan avcılığına atılan yeni ve dev gibi bir adımdır zira bu zamana kadar ki avlarınıza ekstra bir yük ve mesai olarak biraz yorucu tarafı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Lakin bununla birlikte sazan avcılığına yeni bir heyecan ve araştırma duygusu katacağı yeni pencereler ve yeni boyutlar kazandıracağı kesindir. İşte bu noktada buna karar vermek bazılarımız için başlangıçta zor olsa da zamanla ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi elimizde tuttuğumuz istatistiki bilgiler bize gösterecektir. Sazan avını sürekli olarak yaptığımız bir avlakta not tutmamız kolay ve bu işe süreklilik kazandıracak önemli bir husustur. O yüzden ilk notlarımızı daha bilindik avlaklarımız üzerinde tutmamız hem kolay hem de daha isabetli olacaktır. Avlağa gittiğimizde ilk işimiz istatistik bilgilerini kategorilere ayırmak olmalıdır. Avlağa varış saat ve tarihi düştükten sonra dış etkenler ve iç etkenler olmak üzere iki kategori ve bu kategorilere alt kategoriler eklemek bizim sonrası için bu bilgileri analiz etmemizde işimizi kolaylaştıracaktır. Dış etkenlerle ilgili kategoriye hava sıcaklığı, rüzgar yönü ve şiddeti, hava basıncı, güneşin durumu, yağış, gürültü oranı, avlağa dışarıdan rüzgar vs etkilerle taşınması muhtemel potansiyel yiyecekler gibi ayrıntılar olmalıdır. İç etkenler ise direk sazan avında hedeflediğimiz bölgenin yapısını ve sazanların yemden tutun serbest reaksiyonlarına kadar birçok bilgiyi içinde bulundurmalıdır. Yani sazan kıyıya yakın mı oynuyor uzak mı oynuyor, sürü mü dolaşıyor tek mi geziyor bunu analiz etmek çok dikkatli gözlerden kaçmayacak ayrıntılardır. Gölün su durumu dalga ve bitki popülasyonu sazanın reaksiyonlarından sonra ikinci önemli husustur. Avlağın taban yapısını bir marker ile öğrenmeniz ve bu bilgiyi de notlarımız arasına kaydetmemiz gerekmektedir. Zira suyun derinliği taban yapısı daha sonra karşılaştırmalarımızda kullanabileceğimiz önemli kaynaklar olacaktır. Bu istatistik bilgileri zamanla kendiliğinden çoğalacaktır çünkü aynı koşullarda karşılaştırdığımız iki ayrı notta farklı sonuçlar almak bizi daha başka etkenler aramaya ve not almaya itecektir ve itmelidir. Zaten amaç bilinmeyeni öğrenmeye çalışmak ve bunun için mesai harcamaktır. Gözlem yaparken konsantrasyonumuzu kaybetmemek için sakin ortamları tercih etmek daha sağlıklı bilgiler elde etmemize olanak tanıyacaktır. Kullandığımız yem çeşitlerine vuruş oranını yazarken saat faktörü asla unutulmamalıdır. Böylelikle avlağımızda sazanların aktif beslenme saatlerinin bilgisine ulaşmamız kolaylaşacaktır. Birkaç av notu sonrasında ortalama bir kanaat oluşturacak bilgiye hali hazırda sahip oluruz. Tabi ki bu karşılaştırmaları yaparken iç ve dış etkenlerin olumlu ve olumsuz noktalarını belirtmemiz elde ettiğimiz bilginin sağlığı açısından önemlidir. Ancak bu şekilde kararlı bilgilerin bulunduğu bir istatistik oluşturabiliriz. Sazan avında istatistik tutmakla ilgili ayrıntılı bilgiyi daha sonra açıklayıcı şekilde blogda paylaşacağım. Gelelim benim edindiğim aynalı sazan pullu sazan farklılıklarına. Bu konu daha çok sazan avını hedef alanlar için biraz fikir verici bir husus olacaktır. Aynalı sazan bildiğiniz pulları seyrek sırt yüzdecinden kuyruğuna kadar üst tarafında tek sıra pullarla ve gövdesinde dağınık ve orantısız dizilim gösteren rengi karın kısmı sarıdan sırtına doğru yeşile çalan renkte bir balıktır. Aynalı sazan pullu sazana yani adi sazana göre daha hareketsiz ve dipten beslenen bir balıktır. Aynalı sazanın pullu sazana göre beslenme rejimi oldukça farklıdır. Bu yüzden aynalı sazanı ve pullu sazanı tek tip bir yemle aynı oranda yakalayabilmeniz mümkün değildir. İkisinden biri kullandığınız yeme daha az ya da daha fazla reaksiyon gösterecek ve popülasyonu göl içinde aynı dahi olsa bu rekabet ortamında fayda etmeyecektir. Aynalı sazan pullu sazana göre daha çok bitkisel olan besinlere reaksiyon gösterir. Küspe civciv yemi mısır hamur boili gibi yemler avlağın durumu yapısı zamanı suyun sıcaklığına göre aynalı sazan avına olumlu ya da olumsuz etki eden yemlerdir. Aynalı sazan avında doğru yemi tercih etmek tamamen tuttuğunuz istatistiğin size göstereceği hususlardır. Yani aynalı sazanı avlamak için bakın şu yem çok etkilidir demek tamamen asılsız üfürme bir bilgidir. Hatta bazen aynı avlakta farklı noktalarda bile aynalı sazan yem seçiciliği farklılık gösterebilmektedir. Bu yüzden sizin aynalı sazan avı yaparken doğru yemi bulmanız tamamen edineceğiniz kendi sağlıklı bilgilerinize dayandırılacak şekilde olmalıdır. Onun dışındaki bilgiler farazidir gerçeklik payı neredeyse yok denecek kadar azdır. En etkili sazan yemini kendinizin bulması en doğrusudur. Aynalı sazanı pullu sazandan ayıran en büyük farklılıklardan biri de yeme gösterdiği reaksiyondur. Aynalı sazan kesinlikle hareket eden yemleri pullu sazana göre daha az tercih eder ve pullu sazandan daha temkinli davranışlar gösteren bir balıktır. Bu balıkların davranışlarını gözlemlerken her avımda kaydetmiş olduğum bilgilerden bir tanesidir. Eğer hedef balığınız aynalı sazan ise olta düzeneğiniz beklemeli ava uygun bir sistem olmalıdır ve kamuflajın da önemli olduğunu belirtmeliyim. Aynalı sazan avında misina seçerken taban yapısının rengine uygun misinalar tercih edilmelidir. Genellikle beden ve köstek koyu renklerden oluşmalıdır. Fluorocarbon misinaları tercih etmemeniz sizin açınızdan daha iyidir. Çünkü fluorocarbon misinalar çok sert yapılı ve mukavemetsizdir. Aynalı Sazan böyle bir misinaya temas ettiği anda o ortamdan hızla uzaklaşacaktır. Bu yüzden soft yani yumuşak misinalar tercih etmelisiniz. Gezer kurşunlu hırsızlı bir takım aynalı sazan avında en etkili sistemlerden biridir. Bilindik üçlü dip oltasından kat be kat verimli olacaktır. Başta da söylediğim gibi yem konusunda söyleyebileceğim tek şey kendi istatistiğinizi tutup ona göre etkili yemler hazırlamaya çalışmak olmalıdır. Onun dışında sağdan soldan öğreneceğiniz etkili yem tarifleri sizin zamanınıza ve emeğinize olumsuz şekilde yansıyacaktır. Pullu sazan yani adi sazanda durum çok daha farklıdır. Bildiğiniz üzere adından da anlaşılacağı gibi pullu sazan vücudunun tamamı iri pullarla kaplı oldukça hareketli ve güçlü bir balıktır. Pullu sazan aynalı sazana nazaran daha üst katmanlarda avını kovalar ve yemlenir. Pullu sazan durağan ve hareketsiz yemlere fazla reaksiyon göstermeyen bir balıktır. Aynalı sazan kadar olmasa da dipten beslendiği gözlemlenmiştir ama en etkili avcılığı hareketli şamandıralı sistemle yapılır. Pullu sazan şamandıralı sistemde ve dalgalı suda en iyi avını verir. Durgun bir suda pullu sazanı yakalamak için sıklıkla yemi hareket ettirmeniz aynalı sazan kadar temkinli olmayan ve aynalı sazana göre çok fazla meraklı olan bu fırsatçı balığı yakalamanızı kolaylaştıracaktır. Pullu sazanın fırsatçı niteliğinden anlayacağınız üzere canlı yeme ilgisi daha fazla olacaktır. O yüzden pullu sazan avında öldürmeden takacağınız iğnede hareket eden solucan en iyi alternatif yem olacaktır. Aynalı sazan için yem hususunda birçok faktörden kaynaklanan seçicilikten dolayı herhangi kesin bir bilgi veremiyor olsam dahi pullu sazanda durum bunun tersidir. Pullu sazan için mısır hamur boili ve çeşitli sentezlenmiş karışımlar sonuç verse dahi canlı yemler kadar etkili olmayacaktır. Pullu sazanı kandırmak aynalı sazanı kandırmaktan zordur. Her ne kadar aynalı sazan kadar temkinli olmayan bir balıksa da pullu sazan için yemin pozisyonu çok dikkat gerektirir. Suda asılı duran doğru ayarlanmış şamandıralı takımın ucundaki hareketli bir yeme karşı koyamaz ama bunu tam olması gerektiği gibi ayarlamak için biraz tecrübe şart. Burada teorik olarak size fikir vermeye çalışsam da pratikte işler çok farklı oluyor. Hatta ben bile bazen evde öngörülerim doğrultusunda ayarladığım takımlarımı avlakta şartlara göre bozup yeniden dizayn ediyorum. Farklı kombinasyonlar denemek zorunda olduğum avlar genellikle avlağın durumunu hesap edemediğim zamanlarda daha sık oluyor. Mesela durgun berrak bir su ile karşılaştığımda kösteklerimi daha ince fırdöndülerimi daha ufak kurşunlarımı yosun rengine boyanmış şekilde yeniden kuruyorum. Bu konuda pratik bir bilgi vereyim. Tırnak ojesi apolar bir boya çeşididir yani suda çözülmez ve çok çabuk kurur. Yanınızda yosun yeşili ya da kahverengi oje bulundurmanız kurşun ve fırdöndünüzü boyayıp kamufile etmenize yardımcı olur oldukçada pratiktir. Pullu sazanla ilgili eklemem gereken birkaç ufak not ise pullu sazanın aynalı sazana göre avlakta dağılım gösterdiği yerlerdir. Pullu sazanlar genellikle kayalık dalganın çarptığı ufak balıkları sıkıştırabildiği dar boğazlar birden derinleşen keskin yarlardır. Trofe pullu sazanlar aynalı sazanların aksine böyle yerlerde daha çok zaman geçirirler. Pullu

sazan
fırsatçı ve hareket kabiliyeti yüksek bir balık olduğu için avını aşağıdan yukarı doğru saldırarak avlar o yüzden derin noktaları tercih eder. Pullu sazanın yemek menüsünde yavru balıklar ve suya düşmesi muhtemel böcekler larvalar gibi canlı gıdalar vardır. Bir balığın beslenme düzenini öğrenip anlamak onu bulmayı kolaylaştıracak bir bilgidir. O yüzden hedef balığımızın yemlenme tarzına özellikle dikkat etmemiz gerekmektedir. Tabi ki bu bilgiler sadece teorik olmayıp benim pratikte edindiğim uzun zaman ve mesai harcayıp gözlemlediğim hususlar olsa dahi başkaları tarafından doğrulanmadıkça sadece teori mahiyetindedir. O yüzden kesinlikle fazla ciddiye alıp bütün sisteminizi verdiğim bilgilere göre oluşturmayınız. Bu bilgiler sadece fikir vermek amaçlıdır ve her avlağa göre değişen birçok etken yüzünden arada uçurum gibi farklar olabilir. Mesela pullu sazanın bu bahsettiğim reaksiyonları göstermesi için avlakta en baskın tür olması elzemdir. Mesela aynı avlakta sudak turna levrek gibi predator yırtıcı etcil balıklar var ise pullu sazanın dağılım noktaları değişecek daha sığ sulara kaçmak zorunda olacaktır. Mesela aynı avlakta yayın balığı varsa derin noktaların hakimiyetini alacak ve pullu sazanı o bölgeye yaklaştırmayacaktır. Yaklaştığı anda avcı yerine av olacaktır. İşte bunun gibi birçok faktör bu konuya yaklaşımımızı istatistik tutarak kararlı hale getirecektir. Neden istatistik tutmamız gerektiği konusunda bu konu size yeterince faydalı olmuştur diye umuyorum. Bol istatistikli avlar dilerim.





Benzer Aramalar:
sazan yemleri nelerdir
aynalı sazan yetiştiriciliği
sazan nasıl tutulur
aynalı sazan avlama teknikleri
gece sazan avı
sazan avı zamanı
sazan avı hakkında






Alabalık Nasıl ve nerede yakalanır? Alabalık yakalama teknikleri.

ALABALIK

Alabalık Nasıl ve nerede yakalanır? Alabalık yakalama teknikleri.



Su sıcaklığının oldukça düşük olduğu dağ derelerinden orta irtifalı platolarda yer alan suyu serin göllere kadar birçok farklı merada yayılım gösteren türlerin geneli için kullanılan bir isimdir alabalık. Esasen alabalıkgiller olarak tanımlanan türler, tüm dünyada benzer özellikli alttürler ve farklı habitatlarda yaşayarak genetik açıdan birbirine izole olmuş nasyonlar hesaba katıldığında, net olarak tür dağılımı ve ayırımı yapılamamış populasyonları barındırmaktadır.
Bu çetrefilli durumu bir örnekle dile getirmem gerekirse aynı coğrafyada yaşayan bir alabalık türünün aynı bölgedeki iki farklı su kolunda yaşayan ancak birbirleri ile karışarak cinsel teması mümkün olamamış iki farklı popupasyonu arasında tamamen farklı türler gibi algılanmalarına neden olacak düzeyde renk ve desen çeşitlenmeleri gözlemlenebilir. Bu örnek tam tersi yönde, aynı su kolunda birbiriyle yanyana yaşayan ve aralarında fark yokmuşçasına birbirine benzeyen iki farklı tür şeklinde de verilebilir ki her iki örnekleme de söz konusu alabalıklar olduğunda karşılığı bulunabilecek geçerliliktedir. Bu çerçeveden hareket edersek; zaten temel vücut yapıları ve görünümleri yönünden birbirlerine oldukça benzeyen alabalık türleri, öncelikle sahip oldukları renk ve desen kompozisyonları ölçüsünde tasnif edilmeye çalışılır. Bu ise yukarıda verdiğim iki örnekte olduğu gibi bazı coğrafyalarda birbirine aşırı benzer farklı türlerin ya da birbirinden olabildiğince farklılaşmış ama aynı türe giren lokal toplulukların ayırdında tek başına yetersiz kalabilen bir yöntemdir.

Alabalıklar olanca güzelliklerine karşılık bulundukları habitatın başat yırtıcılarıdır. Yaşadıkları yüksek rakımlı ve soğuk tatlı su havzalarına harici organik katkıların kıtlığından dolayı tür çeşitliliği birkaç türden ibaret olan kırılgan yaşam alanlarında hayat sürerler. Ancak bu zor çevre koşullarında hayatta kalacak biçimde evrildiklerinden en küçük yaşamsal katkıyı en üst düzeyde faydaya dönüştürmenin yolunu çok iyi öğrenmişlerdir. Geç sonbahar ile erken ilkbahar arasındaki kış döneminde kar altında kalan kıyı dokusu alabalıkların en önemli besin grubunu oluşturan karasal orijinli böcek varlığının da zafiyete uğramasına neden olur. Ancak yine bu dönemde sualtında metamorfozunu tamamlamaya gayret eden onlarca tür eklembacaklı larvası, sağlıklı bir merada alabalıklara gereken nitelikli kışlık besini sağlamaya yetecek seviyededir. Besinlerinin önemli bir miktarını bu böcek gruplarının uzun ömürlü sucul larvaları ve sulak alana bağlı yaşayan kısa ömürlü erginleri üzerinden sağlayan alabalıklar, oldukça tenha akarsu meralarında varlık gösteren belirli sayıdaki kabuklu organizmayla birkaç yumuşakçayı da günlük mönüsünün çeşnisi olarak değerlendirebilir. Alabalıklarla aynı ortamda yaşayan golyanlar (ot balıkları Phoxinus phoxinus) gibi küçük türlerde yine bu güzel yırtıcıların diyetine dahil olurlar. Özetle alabalıklar yaşam alanlarının sunduğu her türlü yem olanağını olabildiğince etkin şekilde kullanarak bu zorlu ve çetin çevrede hayatta kalmayı başarırlar. Alabalıklar göçücü karakterde balıklar olmalarına karşın her tür bu göçü kendi türsel alışkanlıkları ve gereksinimleri ölçüsünde gerçekleştirir. Bazı türler üremek gayesiyle tatlı suların yukarı havzalarına kadar ilerlerken denizden izole bazı topluluklar gerek üreme, gerekse beslenme sahalarını aynı havza içerinde geçirebilirler. Göç dönemleri ve süreleri yine yaşadıkları çevrenin iklimsel özelliklerine koşut şekilde değişiklikler gösterebilir.
Ülkemizde tespiti yapılan ve dağılımı izlenen alabalık türlerinin alttür düzeyinde ve bölgesel uyarlanmalar çerçevesinde bazı ekotiplerinin ayırdı oldukça zor ve ihtilaflı durumdadır. Gelişen teknoloji ve enstrümantal araştırma teknikleri sayesinde farklı ya da aynı olduğu düşünülen alabalık topluluklarının genetik olarak incelenerek müspet tür ayırımının yapılabilmesi çok yakın bir gelecekte mümkün olacaktır. Bu yüzden alabalık başlığı altında sadece varlığı netlik kazanmış olan türlerimize değinmekle yetineceğim. Ülkemiz coğrafyasında varlık gösteren alabalıklar Salmo cinsine bağlı türlerden olup, mevcudiyetleri bu türlerin birkaç alttürü ve farklı ekotipleri olarak özetlenebilir. Cümle içerisinde kolay sınıflandırmak için bu türlerin hepsini alabalık olarak anabileceğimiz gibi türe indirgenmiş özel isimleriyle de ifade etmemiz olasıdır. Şimdi de örneklenebilmiş alabalık türlerimize özet açıklamaları eşliğinde sırayla değineyim:

DAĞ ALASI




Genel olarak sırt kısmında esmer tonlu kahverengi, yanlarda açık kahverengi hâkî, karın bölgesinde ise açık sarı-bej veya beyaza yakın bir renklenme sergiler. Vücutlarının yanlarında balığın yaşına ve yer aldığı meraya göre belirli değişimler göstermekle birlikte beyaz hale içinde büyüklü küçüklü kırmızı lekeler bulunmasından dolayı "kırmızı benek" ve "mercan" olarak da anılırlar. Yüksek rakımlı dağ dereleri ve yaylalardaki küçük çaylarda yaşarlar. Bazı genç dağ alalarının vücut yanlarında esmer tonlu, belli belirsiz, dikine oval şeritlerde görülebilir.

ANADOLU (Türk) ALASI




Sarımtırak açık zeytin yeşili gövde rengi üzerinde gelişi güzel serpiştirilmişçesine vücut geneline dağılmış koyu mor, bordo, siyah ve belli belirsiz koyu hâkî lekeler yer alır. Baş bölgesiyle solungaç yarığı arasında -gözün ön kısmından başlayarak gerisinde sona eren- koyu tonlu kısmen silik yatay bir bant görülebilir. Vücudun genelinde olduğu gibi sırt yüzgeci üzerinde de çilli bir desen vardır ve diğer yüzgeçler genel olarak sarımtırak yeşil tonlara sahip olup beneksizdirler. Bazı Anadolu alalarında gövdeye hakim olan çilli desenin altından vücudu enine şekilde bölen 3-4 adet geniş, esmer tonlu ancak belli belirsiz bant görülebilir. Bunun dışında daha çok genç bireylerde gördüğüm şekliyle vücut geneli sarı-beyaz tek düze bir zemin rengi üzerinde -belli belirsiz- çilli de olabilir. Bu alabalıklar iç Anadolu bölgesi ve doğu Anadolu bölgesinde yer alan yüksek rakımlı platoların dereleri ve çaylarında dağılım gösterirler. 2004 yılından bugüne yinelediğim üzere; Anadolu alabalıklarına dair endemizm çalışmaları eşliğinde bu türe ait doğal populasyonların hızla geliştirilmesi ve doğal yaşam alanlarının kültür balıkçılığı işletmelerine kapatılarak, haricî alabalık türlerine karşı özenle korunması gereklidir.

GÖL ALASI




Vücut geneli gri tonlamalı, sarımtırak açık yeşil renktedir. Yanal çizginin üzerinde daha yoğun görülmek suretiyle vücut genelinde gelişi güzel yer alan irice koyu gri-siyah benekler yer alır. Dünyada sadece Abant yöresindeki göletlerde dağılım gösteren bu alabalık yurdumuzun en kıymetli endemik türlerindendir. Yaşadığı yere ithafen "Abant alası" olarak da anıldığı olur. Yaşam alanlarının gerek beşeri faaliyetler sonucu kirletilmesi ve gerekse yeni türlerce hızla istila edilmesi yanında niteliksiz rezerv yönetimi göl alasına ait doğal populasyonların kapsamlı şekilde desteklenerek geliştirilmesini gerekli kılmaktadır.

DENİZ ALASI




Deniz alalarımız yaşamlarını tatlı su ve deniz arasında beslenme ve üreme amacıyla düzenli göçler yaparak sürdürürler. Yumurtadan çıkarak gençlik dönemini geçirdiği dere ve çaylarda tıpkı dağ alasının sahip olduğu renk ve desen özelliklerine benzeyen bir görünüme sahiptirler. Erginleşerek denize geçtikleri dönemde vücut rengi yavaş yavaş gümüşi beyaza dönüşür. Bu renk dönüşümü esnasında vücudun sırt kısmında yoğunlaşan lekeler koyulaşarak sayıları bir hayli azalır. Ancak deniz alasının birkaç ekotipi -yaşam döngüsünün önemli bir bölümünü teşkil eden- göç alışkanlığındaki farklılıklardan dolayı yetişkin döneminde de genç bireylerde rastladığımız renk ve desen özelliklerini aynen koruyabilmektedir. Orta ve doğu Karadeniz havzasında bulunan akarsularda ve Karadeniz kıyısında -bugün için- oldukça seyrek bir dağılım gösterirler. Yıllar boyu sürdürdüğümüz niteliksiz ve uzgörüsüz havza/rezerv yönetimimiz bugün yok olma eşiğindeki doğal deniz alası populasyonların daha fazla zaman yitirmeden kapsamlı şekilde desteklenerek geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

GÖKKUŞAĞI ALABALIĞI




Sofralık tüketime sunulmak amacıyla yetiştirilmek üzere ülkemize getirilmiş olan haricî alabalık türlerindendir. Alabalık yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı akarsularda zaman içerisinde varlık gösteren ve bu suların bağlı olduğu diğer su yollarını da kullanarak birçok tatlı su havzasına dağılabilen bir balıktır. Gökkuşağı alabalıkları adlarına ilham veren hoş bir renklenme sergilerler. Sırt kısmında sarımtırak açık kahverengi tonu yanlarda yer yer eflatuna dönen mavi parıltılı, pembemsi bir kuşakla sınırlanır. Karın bölgesi sarı-bej renkli olup pembemsi kuşağın üstünde ve altında yoğunlaşmak suretiyle vücudun ve yüzgeçlerin tamamı koyu gri-siyah küçük beneklerle kaplıdır. Beneklerin sayısı ve yoğunluğu

bireyden bireye değişiklik gösterebilir. Suyu soğuk ve hızlı akan çaylardan orta irtifalı ovalarda akan suyu daha ılık ve nispeten ağır akışlı nehirlerle göllere kadar bir çok farklı coğrafyaya dağılmış yüksek adaptasyonlu bir türdür. Gökkuşağı alabalığının doğal yaşam alanlarındaysa yaz mevsiminde dahi su sıcaklığı 12°C dolayında seyreder. Ancak daha sıcak sularda da kolaylıkla yaşayabildiği bilinmektedir. Bazı yetiştiriciler sofralık boya gelmiş olan gökkuşağı alabalıklarını kademeli olarak deniz suyuna ve iklimine alıştırarak burada semirtirler. Denizde büyütülmüş olan bu gökkuşağı alabalıklarında deniz alalarında değindiğime benzer bir yapısal değişim meydana gelir. Belli ölçüde vücut formları ve belirgin şekilde renkleri değişerek som balığını (somon) andıran bir yapıya kavuşurlar. Bu görünüme kavuşmuş gökkuşağı alabalıkları bazen bir çeşit sahtekârlıkla somon adı altında pazarlanırlar.

Birçok oltacı tuhaf şekilde bu türün insanlar tarafından ortaya çıkarıldığını ve kendi başına üreme yeteneği olmadığını sanmakta, doğruluğuna inandığı bu bilgiyi ilgili ortamlarda da paylaşmaktadır. Muhtemelen bu tip ifadeler meseleye vakıf olmadığı halde bu konuda ahkâm kesmeyi seven birkaç kişi tarafından yayılarak müspet bir tespitmişçesine birçok yerde söylenir, bizler tarafından bile duyulur olmuştur. Özetle:; Gökkuşağı alabalıkları doğal bir tür olduğu gibi sadece bizim yerli balıklarımızdan biri değildir. Bu türü yalnız üretme çiftliklerinde görüyor olmamız bunların insanlar tarafından geliştirilen sonradan çıkma ve kısır türler olduğu şeklinde yorumlanmamalıdır. Gökkuşağı alabalıkları gereken ısıyı, yeterli besini ve müsait çevre koşullarını bulduğu her ortamda hızla büyüyerek, cinsel olgunluğa erişebilir, türsel ihtiyaçlarına uygun sıcaklık kondisyonları altında da doğal yollarla üreyerek elbette çoğalabilir.

Yerli türlerimizi göz önünde bulundurduğumuzda alabalıkların yaşadıkları çevrede yırtıcı türler oldukları görülür. Ancak bu durum onların oldukça nazik ve her türden çevresel etkiye doğrudan reaksiyon gösterecek kadar hassas canlılar oldukları gerçeğini gizlememelidir. Yakın geçmişe kadar uygun rakımlı ve düşük sıcaklığa sahip tüm akarsularımızda birçok alabalık türü ve ekotipi varlık gösterirken yapılan barajların ve diğer beşeri yapıların su yollarını kesmesi, alabalıklar için yaşamsal öneme sahip üreme göçlerine imkân tanıyacak (şekilde çalışan/çalıştırılan) balık geçitlerinin hep ihmal edilmiş olması, bilinçsiz ve kontrolsüz yetiştiricilik işletmelerinin çoğu deneysel çalışmalar kapsamında getirdiği yeni türler ve hastalıklar, hızla azalan orman dokusuyla artan erozyon ve dolayısıyla taşınan karasal malzemeyle bulanıklaşarak bozulan akarsu yatakları gibi bir çırpıda sayılabilecek daha birçok faktör alabalıklarımızın doğal populasyonlarını bir hayli zayıflatmış, sadece belirli ve korunmuş bölgelerde varlık gösterebilmelerine neden olmuştur. Bu yüzden alabalıkların halen doğal yaşamlarını sürdürerek populasyon tesis edebildiği alanların korunmasında, tatlı su kaynaklarının ve kıyı dokusunun her türlü kirleticiden ari tutulmasında -sorumlu olta balıkçıları olarak- en üst seviyede hassasiyet göstermeliyiz.
Kanaatimce balık avı konusunda merakı olanlarla değil, alabalığın değerini bilen ve saygı gösterebilenlerle alabalık avına gitmeye gayret etmeli, bu balığın yaşadığı -ekolojik açıdan çok kırılgan olabilen- müstesna meraları ulu orta anmak yerine çevre duyarlılığı ve oltacılık adabı konusunda belirli yetkinliğe ulaşmış olanlarımızla paylaşmaya özen göstermeliyiz. Yine bu korumacı tutumun devamı olarak "amatör balıkçılığı düzenleyen resmî tebliğ"in alabalıklarla ilgili uygulamalarına hassasiyetle riayet etmek biz oltacılar için öncelik taşımalıdır.


YEMLER

Canlı Yemler Toprak solucanı, kanatlı karınca, saz kelebeği, küçük çekirge gibi bilumum sinek ve böcek, ot balığı
Yapay Yemler Sucul ve karasal orijinli sinek ve böcek taklidi uçurma yemleri, no.0-no.3 döner kaşıklar (spinner), 5-18 gr arası yalpa kaşıkları, 15-50 mm. arası sahte balıklar (voblerler)

yılan balığı nasıl yakalanır? yılan balığı yakalama teknikleri.

YILAN BALIĞI

yılan balığı nasıl yakalanır? yılan balığı yakalama teknikleri.



Yaşam hikâyeleri düşünüldüğünde en ilgi çekici birkaç balıktan birisidir yılan balığı. Yanlış olduğunu bilmeksizin çoğu insanın düşündüğünün aksine şekil ve dolayısı ile isim benzerliği dışında gerçek yılanlarla herhangi bir akrabalıkları yoktur. İnce uzun ve yılanvari gövdesi ön kısımda silindirik bir yapıda olup anüsten sonra kuyruğa doğru yanlardan yassılaşmaya başlayarak bir yüzgeç özelliği kazanır. Diğer balıklardan farklı olarak sırt, kuyruk, anal ve karın yüzgeçleri birleşerek vücudun arka yarısını üstte ve altta boylu boyunca kateden tek bir yüzgece dönüşmüştür. Yayın ve karabalık gibi pulsuz bir deriyle kaplı görünmesine rağmen bu deri içerisine gömülü halde -gözle görülemeyecek kadar küçük- binlerce pula sahiptir. Deriyle örtülü olan solungaç yarıkları yan yüzgeçlerin önünde küçük bir delikle dışa açılır. Baş ucunda tüp şeklinde burun delikleri bulunan yılan balıklarının çeneleri tek sıralı ve küçük diş dizilerine ev sahipliği yapar. Vücut rengi yaşa göre bazı değişimler sergilemekle birlikte ergin dönemde koyu gri-siyahtan koyu yeşil ve koyu kahverengi tonlara değin bir dizi farklılık gösterir. Yetişkin hale gelmiş dişi bir yılan balığının genel rengi sarımsı-kahverengi olmasına karşılık erkek balıklar hem onlardan daha küçük hem de siyahidirler.
Yılan balıkları sadece beslenme ve büyüme sürecini tatlı sularda geçirirler. Üreme ise yaşamlarını ilginç kılan ve hâlâ bazı önemli bilinmezleri barındıran gizemli bir olgudur. Üreme tüm dünyada sadece güney Amerika kıyılarından Atlantiğe bakan Meks*ka Körfezi'nde, Sargossa Denizi olarak bilinen mevkinin derinliklerinde şekillenir. Diğer bir ifadeyle Japonya'dan yola çıkan yılan balığı da Türkiye'den ya da İngiltere'den yola çıkan diğer yılan balıklarıyla aynı yere -doğruca Sargossa Denizi'ne- doğru binlerce kilometrelik bir yolculuğa çıkar. Üremeyle ilgili bilinen gerçeklerden birisi de yetişkin yılan balıklarının on yılı aşkın tatlı su yaşamından ve üstesinden geldikleri onca zorlu yaşam mücadelesinin sonunda sadece bir kez döl vererek bunun sonrasında öldükleridir. Denizle bağlantısı kesilmemiş tatlı su havzalarında 10-12 yaşını aşmış yetişkin bireylere şimdiye değin rastlanmamış oluşu ve yarım yüzyıldır küresel anlamda yapılan markalama çalışmalarında geriye döndüğü tespit edilen bir bireye dahi rastlanılmaması, bu tespiti sağlamlaştıran en önemli kanıtlardır.

Yılan balıkları özellikle gece aktifleşen etobur canlılardır ve bulundukları merada yaşayan her türlü küçük canlıyı besin olarak tüketirler. Gün içerisinde taşlık-kayalık kuytuluklarda, dehliz ve oyuklarda gizlenen balıklar geceyle birlikte ciddi bir hareketliliğe girerek gün doğumuna değin beslenmeyi sürdürürler. Özellikle akarsuların sazlık, kamışlık kıyı dokusu yakınında yaşam sürdüren yılanbalıkları solucan gibi karasal orijinli yumuşakçalarla ve kurbağa gibi amfibyumlarla yemlenmiş dip bırakmalarıyla kolaylıkla yakalanırlar. Çoğu zaman yayın, karabalık ve tatlı su kefali için kullanılan yemli dip bırakmalarına da itibar ettiği olur.

Yurdumuzun hemen hemen tüm akarsularında bulunan yılan balıklarının son yıllarda aşırı miktarda ve boy seçiciliği olmayan gereçlerle bilinçsizce avlanması yetmez gibi beslenme sahaları üzerine kurulan baraj ve benzeri su yapılarında buraya ulaşan balıkların yapının diğer tarafındaki yukarı yahut aşağı havzaya geçişlerine olanak tanıyacak balık geçitlerinin ihmal edilişi veya çalışır durumda tutulmayışı gibi diğer nedenlerle hayli azaldığını görmekteyiz. Ne yazık ki yukarıda anlatılan türe özgü üreme etkinliğinin değişmez prensipleri gereği insan eliyle üretimi teknik olarak mümkün olmayan yılan balığına dönük mevcut tüketim talebinin tamamen doğal stoklar üzerinden karşılandığı gerçeği sürekli ihmal edilmekte, koruma ve kontrol mekanizması bunun gibi üremek adına denize çıkış önceliği olması gereken türlerde etkili olarak işletilememektedir. Buna karşılık oldukça uzun ve zahmetli yaşam mücadelesinin sonunda sadece bir kez üreme şansı bulunan yılan balıklarının hiç yoksa bundan ötürü hakettikleri saygıyı görmeleri gerektiğine inanıyorum. Olta balıkçıları olarak bizlerin, üzerinde yaşadığımız coğrafyayı bizlerle paylaşan diğer canlıları hele hele ortak ilgimizi oluşturan balıkları iğnemizin ucunda olmadıkları zamanlarda nasıl yaşadıkları sorgusuyla tanımaya çalışmamız, bunun da ötesinde her yeni bilgi ve gözlem ile doğaya ve barındırdıklarına bir oltacı olarak saygı duymayı öğrenmemiz gereklidir. ÖZetlediğim bu bakış açısı oltacılık konusunda bilinçlenmenin ilk ve sizlerle paylaştığım öğretinin en önemli adımı olarak kabul edilmelidir.


YEMLER

Canlı Yemler Toprak solucanı